İstiklal Marşı hem Türkiye Cumhuriyeti, hem de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin milli marşıdır. Mehmet Akif Ersoy tarafından yazılmış, 12 Mart 1921 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul görerek, milli marş olmuştur.
İstiklal Marşı Tarihçesi
Milli mücadele döneminde orduyu hareketlendirecek, askerin moral açısından performansının yüksek olması amacıyla ülkemizin böyle bir marşı bulunmamaktaydı. Osmanlı döneminde yazılmış ve söylenmiş olan marşlarda padişahlar için bestelenen marşlardı. Ancak bunların milli marş olma özelliği bulunmamaktaydı. Anadolu’daki milli mücadele yıllarında, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 23 Nisan 1920 tarihinde açılmasıyla bir milli marşa ihtiyaç olduğu görülmüştür. O dönem Anadolu Batı cephesi kumandanı olan Albay İsmet Bey, Milli Eğitim Müdürü yani o dönemde Maarif Vekili olan Hamdullah Suphi Bey’e bağımsızlık sembolü olacak, milletimizin iradesini, ruhunu, azmini yansıtacak bir milli marş hazırlanması gerektiğini teklif olarak sunmuştur.
Bu yüzden Kurtuluş Savaşının ilk yıllarında, İstiklal Savaşının milli ruhla kazanılması için, Maarif Vekaleti 1021 yılında bir güfte yarışması düzenlemiştir. Bu yarışmaya 724 şiirle katılım olmuştur. Yarışmada kazanacak olan güfteye para ödülü verilmesi yüzünden, yarışmaya katılmayı istemeyen Burdur milletvekili olan Mehmet Akif Ersoy, o dönem maarif vekili olan Hamdullah Suphi Bey’in ısrarıyla Ankara’da Taceddin Dergahında yazmış olduğu ve İstiklal Savaşında olan Türk Ordusuna hitaben yazdığı şiirini yarışma için sunmuştur.
Katılan şiirler arasından yapılan elemelerle 12 Mart 1921 günü Türkiye Büyük Millet Meclisi açılışında Mehmet Akif Ersoy’un yazmış olduğu şiir büyük coşkuyla karşılanmış, alkışlarla kabul edilmiştir. Bazı mebusların itirazına rağmen, bu şiir milli marş olarak kabul görmüştür. Mecliste mebuslara, Mustafa Kemal Paşa’nın başkanlığında bunu ilk kez okuyan kişide Hamdullah Suphi Bey olmuştur. İlk okunduğunda büyük coşkuyla karşılanmış, 4 defa okunarak gözyaşları içinde büyük beğeni kazanmıştır.
Mehmet Akif Ersoy şiirleri toplamış olduğu Safahat’a İstiklal Marşı güftesini dahil etmemiştir. Bunun Türk Mileti’nin kendi eseri olduğunu söylemiştir. Güftenin bestelenmesi amacıyla yeni bir yarışma açılmış, bu yarışmaya da 24 besteci katılımcı olmuştur. Ankara’da 1924 yılında toplanan seçici kurul, burada Ali Rıfat Çağatay’ın bestesini kabul etse de, bu sadece 1930 yılına kadar geçerli olmuştur. 1930 yılında Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Şefi olan Zeki Üngör tarafından hazırlanmış beste yürürlüğe girmiştir. 9 dörtlük ve 1 beşlikten meydana gelen marşın armonilerini ise Edgar Manas, bando düzenlemesi ise İhsan Servet Künçer tarafından yapılmıştır. Yapılan protokol sonucunda sadece ilk 2 dörtlük besteyle İstiklal Marşı olarak söylenir.
İstiklal Marşı hakkında bilgi, İstiklal Marşı milletimizin vatan sevgisini, bağımsızlığını, manevi değerlerini, milliyetçiliği işlemiş bir şiirdir. Milletimizin Kurtuluş Savaşındaki ölüm kalım mücadelesini anlatan bir destan niteliğindedir.
İstiklal Marşı, Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin milli marşıdır. Osmanlı döneminde milli bir ruh yaşatmak için yazılmıştır. Milli duygularımızı yansıtacak ulusal bir marşın hazırlanması için Osmanlı döneminin Genel Kurmay Başkanı İsmet İnönü tarafından ortaya atılmış ve Milli Eğitim Bakanlığınca bir yarışma düzenlenmesine karar verilmiştir. Milli eğitim bakanlığı yarışmanın ödüllü olacağını tüm halka duyurduktan sonra 724 şair yarışmaya şiirleriyle başvuru yapmışlardır. Komisyon şiirleri tek tek inceleyip 6 tane şiiri seçmeye karar vermişlerdir. Fakat tekrar değerlendirmeye aldıklarında milli ruhumuzu yansıtmadığına oy birliği ile karar verilip hepsini elemişlerdir.
Osmanlı döneminin Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Tanrıöver çok yakından tanıdığı Mehmet Akif Ersoy’un İstiklal Marşını yazmasını istemiştir. Fakat Mehmet Akif Ersoy yarışmada para ödülü olduğu için yarışmaya başvuru yapmamıştır. Mehmet Akif Ersoy’un yakın dostları araya girerek yarışmada para ödülünün kaldırıldığını söyleyerek İstiklal Marşını yazmaya ikna etmişlerdir. Mehmet Akif Ersoy kabul ettikten sonra Ankara da bulunan Tacettin Dergahına kendini günlerce kapatarak İstiklal Marşını yazmaya başlamıştır. Şiirini tamamladıktan sonra Milli Eğitim Bakanına gönderen şairin şiiri yapılan değerlendirmede 1. seçilmiştir.1 mart 1921 günü meclisin yaptığı oturumda Hamdullah Suphi Tanrıöver şiiri kürsüde okuyup son sözün meclisin olduğu söylemiştir. 12 Mart 1921 günü İstiklal Marşı resmen kabul edilmiştir.
İstiklal Marşı 10 kıtadan oluşmaktadır. Her kıtasın da 4 mısra vardır. İstiklal Marşı 1922 yılında besteci Osman Zeki Üngör tarafından bestelenmiştir. İstiklal Marşı ulusumuzu temsil eden bir marştır. Türkiye Cumhuriyetinin ve milli bayramların vazgeçilmez simgesi haline gelip okunmaya devam edilmektedir. Yazılmasında ki amaç gelecek nesillere gurur, onur ve erdem bırakmaktır . Ülkemizin hangi zor şartlar altında kurtarıldığını, yaşanan acıları, sevinçlerin kelimelere döküldüğü ve en önemlisi mesaj vermesiyle her anlamda gelecek nesillere nasıl davranmaları gerektiğini göstermektedir.
İstiklal Marşının Kabulü
İstiklal Marşı: Sözleri büyük şair Mehmet Akif Ersoy tarafından yazılmış, bestesi Zeki Üngör tarafından yapılmış olan Türkiye Cumhuriyetinin Mlli Marşıdır. 10 Kıtadır. Törenlerde ve resmi toplantılarda sadece iki kıtası okunmaktadır. 12 Mart 1921 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edilmiştir.
İstiklal Marşının Kabulü: Kurtuluş savaşının o felaket günleri esnasında Atatürk ve İsmet İnönü paşa tarafından milli birlik heyecanını üst seviyede tutacak, vatan sevgisini ve inancı koruyacak bir marşın yazılması düşünülmüştü. Model olarak Fransız ordusu alınmıştır. Aslında Türkler bunu zaten kullanmışlardır. Özellikle Osmanlı ordusunu cenk meydanında bu coşkuyu üst seviyede tutmak maksadıyla Mehter Takımı kurmuş ve günümüzde bile hala etkisini sürdürmeye devam etmektedir.Zamanın Milli Eğitim Bakanına talimat verilerek bir yarışma düzenlenmesi istenmiş, yarışmada birinci olan şiirin İstiklal Marşı olması ve şairine de 500 lira ödül verilmesi kararlaştırılmıştı. Bu yarışma ilan edilince Milli Eğitim Bakanlığına 734 şiir gönderildi. Komisyon tarafından bunlar bir değerlendirmeye tabi tutularak bunlardan 6 tanesi seçildi. Fakat Meclise sunulan o 6 şiirin hiç birisi de beğenilmedi. O zamanlar Burdur Milletvekili olan Mehmet Akif ortaya konulan para ödülünden rahatsız olmuş ve yarışmaya katılmamıştı. Bunu duyan mebus arkadaşları Akif’i oyuna getirerek; yarışma iptal oldu para ödülü de kaldırıldı.
Deyip Akif’in şiiri yazmasına sebep olmuşlardır. Bu haberi alan Mehmet Akif 2 gün gibi kısa bir zamanda şiiri yazarak teslim etmiştir. Rivayete göre unutmamak için duvarlara bile yazdığı söylenmektedir. Akif imza atmadan Milli Eğitim Komisyonuna şiirini teslim etti. Diğer seçilen 6 şiirle birlikte orduya teslim edildi ve ordu komutanından askere okutulmaları talimatı verildi. Okunan 7 şiirin sonucunda bütün askerler Akif’in kaleme aldığı şiiri birinci seçti. Bunun üzerine Türkiye Büyük Millet Meclisine sunuldu. İlk olarak 1 Mart 1921 günü mebuslara okuna şiir o kadar çok beğenildi ki defalarca okunmasından dolayı, o gün oylamaya geçilemedi. 12 Mart 1921 günü yapılan ikinci oturumda oy çokluğu ile kabul edildi. Ardından bestesi için bir yarışma düzenlendi. 24 besteci katıldı. Bunlardan Ali Rıfat Çağatay’ın bestesi kabul edilerek 1930 yılına kadar bu besteyle okuna marşımız. 1930 yılında Cumhurbaşkanlığı orkestra şefi Zeki Üngör tarafından tekrar bestelenerek,günümüzde okunduğu şekline kavuştu.
İlk sözü cesaret aşılamak için “korkma” ile başlayan ve her kelimesinde şandan, şereften, vatan ve bayrak sevgisinden bahseden bu eşsiz şiir kıyamet kopana kadar bu milletin bağımsızlık marşı olarak kalacaktır. Büyük şairin dediği gibi; Allah bir daha bu millete İstiklal Marşı Yazdırmasın.
İstiklal Marşı Ne Zaman Yazıldı ? Kim Yazdı?
İstiklal Marşı Ne Zaman Yazıldı, Sözleri, Mehmet Akif Ersoy’un, bestesi Osman Zeki Üngör’ündür. Birinci dünya savaşından sonra elimizde kalan son vatan parçası, Anadolu düşmanlar tarafından işgal edişmiş, ezan sesleri susmuş, Türk milleti tarihin en karanlık günlerini yaşıyordu. Türk ordusu milleti ile bütünleşerek dört koldan yurdumuza saldıran düşmanlara karşı ölüm kalım savaşına girdi. İstiklal marşı Türk milletinin yürüttüğü bu kahramanca mücadeleyi dile getirmek ve ordumuzun milli mücadelede manevi gücünü yükseltmek amacıyla Milli Şairimiz, Mehmet Akif Ersoy tarafından yazılan (İSTİKLAL MARŞI) 12 Mart 1921 tarihinde TBMM tarafından kabul edildi. Mehmet Akif Türk milletinin kan ağladığı o karanlık günlerde Anadolu’yu adım adım dolaştı. Milletin çaresizliğini gördü. Onlara çözüm çareleri üretti. Halkı kurtuluş için mücadeleye çağırdı. İstiklal Marşı, Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin milli marşıdır. TBMM’nin 12 Mart 1921 tarihli oturumunda Mehmet Akif’in şiiri milli marş olarak kabul edildi.
İstiklal Marşı Harbi, En heyecanlı günlerinde, toplumu bir araya getirici ve ortak duyguların canlandırıcı, bir milli marş gereksinimini gidermek amacıyla Maarif Vekaleti, 1921’de bir güfte yarışması düzenlendi. Bu yarışmaya 724 şiir katıldı. Kazanan güfteye, para ödülü konduğu için, önce yarışmaya katılmak istemeyen Mehmet Akif, Maarif Vekili Hamdullah Suphi’nin ısrarı üzerine “Kahraman Ordumuza” adadığı şiirini, yarışmaya soktu.
Mecliste İstiklal Marşını okuyan ilk kişi Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi’dir.
İstiklal Marşı Bestelenmesi, açılan ikinci yarışmaya 24 besteci katıldı. 1924 yılında Ankara’da toplanan seçici kurul, Ali Rıfat Çağatay’ın bestesini kabul etti. Bu beste 1930 yılına kadar çalındıysa da 1930’da değiştirilerek Cumhurbaşkanlığı Orkestrası Şefi Zeki Üngör’ün 1922’de hazırladığı bugünkü beste yürürlüğe kondu. Marşın armonilemesini Edgar Manas, bando düzenlemesini, İhsan Servet Künçer yaptı. Şiir 9 dörtlük ve 1 beşlikten oluşur. İlk iki dörtlük İstiklal Marşı’nın güftesi olarak söylenir.
Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak
O benimdir, o benim milletimindir ancak
Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet bu celal?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal.
Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklal!
İstiklal Marşı Niçin Yazılmıştır?
İstiklal marşı, Türk Kurtuluş Savaşı’nın en zorlu günlerinde halk ve ordunun moral seviyesinin yükseleceği düşünülerek ve böyle bir marşın yazılması gerektiği inancına erişilerek, Mehmet Akif Ersoy tarafından yazılmıştır. İstiklal marşı için 1921 yılında Milli Eğitim Bakanlığı, para ödüllü bir şiir yarışması düzenlemeyi karar almıştır. Bu şiir yarışmasına toplam 724 tane şiir gönderilmiştir. Mehmet Akif Ersoy ise yarışmaya para ödülü konduğu için katılmak istememiştir. Fakat bu durumu bilen dönemin Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Tanrıöver, Mehmet Akif Ersoy’a ısrar ederek katılmasını istemiştir. Mehmet Akif Ersoy’un ise katılması için sunduğu tek şart, para ödülünün kaldırılmasıdır.
Böylelikle Mehmet Akif Ersoy, “Kahraman Ordumuza” ithafı taşıyan şiiriyle yarışmaya katılmış ve 12 Mart 1921 yılında resmi olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından İstiklal Marşı kabul görmüştür. Aynı yıl, yazılan şiirin yapılacak olan beste ile hayat bulacağına inanılarak, bir de beste yarışması düzenlenmiştir. Beste yarışması şiir yarışması gibi fazla talep görmeyince kesin olarak bir sonuç alınamamış ve Milli Eğitim Bakanlığı’nca Ali Rıfat Çağatay’ın bestesi uygun görülmüştür. 1930 yılına kadar İstiklal Marşı, Ali Rıfat Çağatay’ın bestesiyle söylenmiştir.
1930 yılında ise dönemin Cumhurbaşkanlığı Orkestra Şefi olan Osman Zeki Üngör’ün bestesiyle değiştirilmiştir. Osman Zeki Üngör günümüzde de kullandığımız bestesini 1922 yılında bestelemiştir. Fakat 1930 yılında kabul görmüştür.
Milli mücadele döneminde işgal altında olan topraklarımızı geri almak için Türk ordusu ve Türk halkının yeniden doğması, içinde bulunduğu durumdan silkelenmesi gerekiyordu. Bu moral gücünü yükseltmek adına ve Türk halkına cesaret vermek adına İstiklal Marşı yazılmıştır.
Bununla ilgili olarak küçük bir anekdottan bahsedecek olursak;
Mehmet Akif Ersoy ilerleyen yaşlarında ciddi bir rahatsızlığa yakalanmış ve bitkin bir halde hasta yatıyormuş. Bir grup insan topluluğu Mehmet Akif Ersoy’a geçmiş olsun ziyaretinde bulunmuştur. Bu ziyaret esnasında topluluktan biri:
– “Acaba İstiklal Marşı yeniden yazılsa daha iyi olmaz mı?” diye sormuş.
Bunun üzerine Mehmet Akif Ersoy bitkin bir halde yatarken bir anda doğrulmuş ve soruyu yönelten kişiye şu sözleri sarfetmiştir:
– “Allah bir daha bu millete İstiklal Marşı yazdırmasın.”
12 Mart İstiklal Marşının Kabulü
12 Mart İstiklal Marşı, en büyük günlerden biri olan 12 Mart 1921 tarihi ile Mehmet Akif Ersoy’un o muhteşem eseri İstiklal Marşı, TBMM tarafından kabul edilmiştir. Bir milletin varlığını ve istiklâlini gösteren milli sembollerden biridir. İstiklal Marşı, sembolü olduğu milletin hususiyetlerini övücü bir dil ile anlatan bir güfteye ve özel bir besteye sahiptir.
Türk İstiklal Marşı’nı milli şairlerimizden Mehmet Akif Ersoy yazmış, Zeki Üngör bestelemiştir. İstiklal Marşı, Milli Mücadele’de henüz ilk zaferin elde edilmediği bir zamanda yazılmıştır. Vatanın kurtarılması savaşında şiirin manevi bir güç olduğunu göz önünde tutan Garp Cephesi Kumandanlığı, askerleri şevklendirmek üzere bir marş yazılmasını istemiş ve Maarif Vekaletince bu hususa yönelik bir müsabaka açılmıştı. Yarışmaya 724 şiir gelmişti. Fakat bunlar arasında istenilen şiir yoktu. Böyle bir destanî şiir yazacakların başında Mehmet Akif, ilk akla gelen şairdi. Ama o, müsabakaya katılmamıştı. Çünkü, kazanacak sanatkâra ödül verilecekti. Mehmet Akif, “Vatanın kurtulacağı, hürriyet ve istiklalimize kavuşacağız.” parayla haykırılamaz düşüncesi ile yarışmaya katılmamıştı. Devrin Maarif Vekili Hamdullah Suphi Tanrıöver durumu öğrenince, Mehmet Akif’e bir mektup göndererek katılmamasının sebebin ortadan kaldırılacağını matlûb şiiri vücude getirmesinin maksadın husuli için son çare olduğunu ifade etti ve memleketi bu müessir telkin ve tehyic vasıtalarından mahrum bırakmamasını rica etti.
Bunun üzerine Milli Mücadele’ye başından beri katılan, vilayetleri dolaşarak halkı aydınlatan Sevr Muahedesinin yırtılmasının gerektiğini söyleyip ve marşın heyecanını daha en başından beri gönlünde taşıyan şair birkaç gün içerisinde bunu çok güzel bir şiir halinde dile getirdi. Kahraman ordumuza ithaf edilen İstiklal Marşı, ilk Ankara’da 17 Şubat 1921 günü Hakimiyet-i Milliye Gazetesi’nde ve Sebilürreşad mecmuasında neşr edildi. 1 Mart 1921 tarihinde toplanan mescliste mebusların isteği üzerine, zamanın maarif vekili Hamdullah Suphi Tanrıöver tarafından üç kere okunan Mehmet Akif Ersoy’un şiiri, Meclis’in 12 Mart 1921 yılındaki toplantıda İstiklal Marşı resmen milli marş olarak kabul edildi ve ayakta dinlendi.
Mehmet Akif Ersoy, nakdî mükâfat orduca konulduğu için, bunu kabul etmemenin doğru olmayacağını düşünüp, o zamanın kıymetli parasını fakir kadın ve çocuklara işleri öğretmek ve onları yoksulluktan kurtarmak amacı ile kurulan bir teşekküle bağışlamıştır.
Türk İstiklal Marşımız, diğer dünya milletlerinin milli marşlarının içinde güfte bakımından belki de en güzeli ve en manâlısıdır. Bazı marşlar o devletin başkanını, hükümdarını övmektedir. Bazı marşlarda ise mübalağalı şekilde kendi milletini göklere çıkarmaktadır. Bizim İstiklal Marşımız ise, tarih boyunca daima müstakil ve hür yaşamış büyük bir milletin bu hasletini heyecanla, azimle ve imanla terennüm eden şiir bir şâheseridir. Bu eserde vatan sevgisiyle hürriyet ve istiklal kavramları müşahhas şekilde tarih, vatan, bayrak ve millet gerçekleri etrafında birleştirilmiş ve mukaddes bir terkip olarak ifade edilmiştir. İstiklal Marşı’nda milletimizin manevi ve maddi gibi içinde bütün değerleri yer almaktadır.
Mehmet Akif Ersoy’un yazdığı şiir İstiklal Marşımızın güftesi olarak kabul edildikten sonra, marşın bestelenmesi için ayrı bir müsabaka daha açılmıştır. Buna ise 24 besteci katılmıştır. Ancak bu sırada İstiklal Savaşı’nın çok şiddetlenmesi üzerine netice kesinleşememişti. 1924 yılında Ankara’daki Milli Eğitim Bakanlığında toplanan bukurul Ali Rıfat Çağatay’ın hazırlamış olduğu besteyi seçmiştir. Tam 6 yıl boyunca bütün resmi törenlerde İstiklal Marşı bu beste ile söylenip, çalındı. Fakat pek beğenilmeyen bu beste 1930’da değiştirilmiştir ve o devrin Cumhurbaşkanlığı Orkestrası Şefi Zeki Üngör’ün bestesi kabul edildi.
İstiklal Marşımız 10 kıta ve 41 mısradan müteşekkil olup, törenlerde ilk iki kıtası okunmaktadır.
İstiklal Marşı Sözlerinin Anlamı
İstiklal marşı milletimizin varlığını, hürriyetini, bütünlüğünü ve istiklalini temsil eden bir marştır. Marşımızın içinde milletimizin düşünceleri, hayatı, gücü ve görüşlerine yer verilmiştir. İçinde milletimizim bağımsızlığı, kahramanlıkları, şanlı tarihi anlatılmıştır. Milli marşımızda milletimizin bağrından kopan şehitlerin ve gazilerin yaşadıkları, duyguları vardır. Bu yüzden marşımızı yaşatmak için çaba sarf etmeli, saygı duymalıyız. Milletimizi tek fikir altında toplayan, tek amaca yönlendiren milli marşımız, 12 Mart 1921 tarihinde kabul edilen on kıtadan oluşur. Mehmet Akif Ersoy tarafından yazılmış olan milli marşımız, milletimizi temsil eden bir değerdir.
İstiklal marşımızın kıtalarının anlamı nedir?
Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.
Mehmet Akif Ersoy marşımızın ilk kıtasında, milletimizin cesaretini arttırmak, milli duygularını harekete geçirmek için “Korkma” diye başlamıştır. Bayrağımızın topraklarımızda ilelebet dalgalanacağını, göklerden inmeyeceğini, milletimizin varlığını devam ettireceğini ve buna inancı olduğunu anlatmıştır. Ülkemizi milletimizin tüm fertlerinin sonuna kadar savunacağını, bayrağımızın var olmamızın ve bağımsızlığın sembolü olduğunu belirtmiştir. Bayrağımıza sahip çıkan milletimiz, onu elde etmek isteyenlere gözdağı vermiştir. Kimsenin bayrağımızı almaya gücü yetmeyecektir.
Çatma, kurban olayım çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celal?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal..
Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklal!
Marşımızın ikinci kıtasında bayrağa seslenen şair, milletin düştüğü zor durumdan ay yıldızlı bayrağın küskün ve kırgın olduğunu anlatmıştır. Bayrağın öfkeden sıyrılmasını, göklerde dalgalanmasını, kahraman milletimize gülmeye devam etmesini söylemiştir. Bayrağın bu öfkeden vazgeçmemesi halinde, uğruna dökülmüş olan şehit kanlarının helal olmayacağını, Allah’a inanmış olan milletimizin bağımsızlığı hak eden bir ulus olduğunu söylemiştir.
Ben ezelden eridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.
Marşın üçüncü kıtasında Türk milletinin ağzından, milletimizin tarih boyunca hür yaşadığını, bundan sonrada hür yaşayacağını anlatan şair, milletimizin özgürlüğüne engel olacak olanların, boş umutlar yaşadığını ifade etmiştir. Türk milletinin güçlü olduğunu, önünde hiç bir engelin duramayacağını belirtmiştir.
Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
“Medeniyet!” dediğin tek dişi kalmış canavar?
Marşımızın dördüncü kıtasında düşmanların daha güçlü olmasına rağmen, Türk milletinin maneviyatının gücüne dikkat çeken şair, Türk milletindeki iman dolu yüreğinin her türlü silah karşısında güçlü olduğunu, herkesin bundan korkması gerektiğini, düşmanların boşuna uğraştığını belirtmiştir. Kimsenin vatanımızı ele geçirmek için boşuna heveslenmemesini ifade etmiştir. Medeniyeti arkasına alarak, kişilere eziyet çektirenlerin artık son çırpınışları olduğunu, bunların imana sahip olanlar karşısında yenilgiye uğrayacağını söylemiştir.
Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın.
Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.
Doğacaktır sana vadettiği günler Hakk’ın..
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.
Marşın beşinci kıtasında Türk milletinin askerine seslenerek başlayan şair, yurdumuza düşmanların uğramaması için, bu uğurda her şeyin yapılmasını, gerektiği takdirde bedenin bile siper edilmesini, bu uğurda ölünmesi gerektiğini anlatmıştır. Allah’ın milletimize vaat etmiş olduğu günlerin yakın olduğunu, buna inancın fazla olduğunu söylemiştir.
Bastığın yerleri “toprak” diyerek geçme, tanı:
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.
Marşın altıncı kıtasında şair, Türk askerlerine ülke topraklarının kutsal olduğunu, toprak ile vatanın farkını anlatmıştır. Vatan topraklarının toprak olmaktan ziyade, şehit kanlarıyla kazanılan bir yer olduğunu belirtmiştir. Bunları unutmamak gerektiğini, sonuç olarak her şeye rağmen vatanın düşmana teslim edilmemesini anlatmıştır. Vatan kuru bir toprak olarak kabul edilmemelidir.
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda!
Canı, cananı, bütün varımı alsın da Huda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.
Marşımızın yedinci kıtasında şair, Vatanımızın cennet kadar güzel bir yer olduğunu, bu topraklar uğruna canını veren binlerce şehit bulunduğunu, geride vatan uğruna canını seve seve verecek olan bir ulusun olduğunu anlatarak, milletin topraklardan ayrılmamasını Allah’tan dilemiştir.
Ruhumun senden, ilahi, şudur ancak emeli:
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.
Bu ezanlar ki şehadetleri dinin temeli
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.
Marşın sekizinci kıtasında şair, Müslümanların ibadetlerini yaptığı yerlere düşmanların girmemesini Allah’tan dileyip, vatanın topraklarında okunan ezanların dinimizin temeli olduğunu, bunların ilelebet susmaması gerektiğini, vatanın her yerinde sonsuza kadar duyulması gerektiğini anlatmıştır. Milletimizin bunu sağlaması gerektiğini dile getirmiştir.
O zaman vecd ile bin secde eder varsa taşım,
Her cerihamdan, ilahi, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır ruh-ı mücerret gibi yerden na’şım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım.
Marşın dokuzuncu kıtasında şair, ezan seslerinin vatan topraklarında duyulmasının, şehitlerin ruhlarına coşkuyla secde ettirdiğini, bu seslerin mezar taşlarına bile etkili olduğunu, vatanı düşmanlardan temizlemenin şehir ruhlarına huzur vereceğini anlatmıştır. Ezan seslerini şehitlerimizin gururla karşıladığını belirtmiştir.
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklal!
Marşımızın onuncu ve son kıtasında zaferi dolu dolu yaşayarak, ay yıldızlı bayrağımızın göklerde gururla dalgalanması gerektiğini söyleyen şair, Türk milletinin bundan sonra asla yok olmayacağını söylemiştir. Eskiden itibaren hür yaşamış olan ulusumuzun, bundan sonra da bağımsız ve hür kalacağını ve böyle yaşayacağını, Allah’a inanan milletimizin bunları hak ettiğini gururla dile getirmiştir.
İstiklal Marşı Sözleri 10 Kıta
İstiklal Marşı, Mehmet Akif Ersoy tarafından yazılmış, Osman Zeki Üngör tarafından bestelenmiştir. 12 Mart 1921 yılında TBMM tarafından milli marş olarak kabul edilmiştir.
1.Kıta
Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.
2.Kıta
Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celal?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal…
Hakkıdır, hakk’a tapan, milletimin istiklal!
3. Kıta
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.
4.Kıta
Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
‘Medeniyet!’ dediğin tek dişi kalmış canavar?
5.Kıta
Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın.
Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.
Doğacaktır sana va’dettigi günler hakk’ın.
İstiklal Marşı 10 Kıta
..
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.
6.Kıta
Bastığın yerleri ‘toprak!’ diyerek geçme, tanı:
Düşün altında binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.
7.Kıta
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şuheda fışkıracak toprağı sıksan, şuheda!
Canı, cananı, bütün varımı alsın da hüda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.
8.Kıta
Ruhumun senden, ilahi, şudur ancak emeli:
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.
Bu ezanlar-ki şahadetleri dinin temeli,
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.
9.Kıta
O zaman vecd ile bin secde eder, varsa, taşım,
Her cerihamdan, ilahi, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır ruh-i mücerred gibi yerden na’şım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım.
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!
10.Kıta
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, hakk’a tapan, milletimin istiklal!
İstiklal Marşı Anlamı 10 Kıta Anlamı
İstiklâl Marşı anlamı 10 kıta, kurtuluş savaşı yıllarında iman gücüyle yazılmış milli marşımız, dünya da emsali bulunmayan vatanına aşık ve uğrunda canını feda edebilecek bir ruhla bir mücadeleyle yazılmıştır.
İstiklal marşı anlamı 10 kıt’asının anlamı
1. Kıta: Şair burada milletine seslenip, onların asla korkmamaları ve yılmamaları gerektiğini söyleyip her daim son ocak sönene kadar, şanlı bayrağımızın dalgalanacağını dile getiriyor.
2. Kıta: Bu kıta da ise şair bir yakınmadan bahsetmektedir. Aynı zamanda yalvarma edasıyla da hilale seslenerek, sana gönül vermiş bu millete yüzünü dönmemesi gerektiğini belirtip bir kere olsun gülmesini istiyor.
3. Kıta: Şair kendi şahsiyetinde seslendiği milletine onların büyük boyutlarda kükreyen seller olduklarına, tarihin hiçbir dönemi içerinde zincir vuramadığını, bu düşüncenin bile saçma olduğunu, özellikle önüne gelecek her türlü zorlukları aşabilecek seviyede olduğunu dile getiriyor
5. Kıta: Millete seslenerek, vatanıma yapılacak olan namussuzca, şerefsizce, alçakça saldırılara karşı gövdesini siper etmesi gerektiğini ve asla bu mücadeleden vazgeçmemesini söyleyerek, hakkın sana vadettiği günler belki yarın belki yarından da en yakın olabilir.
6.Kıta: Milletine seslenerek vatanımızın güzelliğinden bahsetmektedir. Her yerinde şehit kanıyla sulanmış bu vatanı sıradan görmemek nice kişilerin kefensiz olarak yatmaktadır. Şehitlerin torunu ve evladı olarak, bütün dünyaları verseler bile bu cennet vatandan asla vazgeçme.
4. Kıta: Şair milletine sesleniyor, o batılıların tüfeği, topu, teknolojisi, çelik kalkanları olsun ve bütün bu güce sahip olduğu için bir it gibi havlayıp dursun.
Sakın korkma ve aldanma, çünkü onlar bütün bu gösterişi ve ihtişama rağmen, bir dişi kalmış ve ömrünün son günlerini yaşayan bir yaşlı, vahşi canavardan başka bir şey olamaz. Onlar iman gücüyle savunma yapan milletimle baş edemez.
7. Kıta: Vatanın her bir tarafından şehit kanı fışkıran cennete benzeyen bir ülkedir. Allah, sevdiklerimi, beni, neyim var neyim yok ise hepsini alsın buna razıyım. Ama yeter ki beni cennet kokan vatanımdan ayırmasın.
8. Kıta: Şair bu mısrada Allah’a seslenerek; Vatanımın en ücra köşelerindeki camilerinde okunan ezanlar, bu halkın bu milletin senin yolunda olduğunun en bariz göstergesidir. Okunan ezanlar buna şahittir. O yüzden, senin yolunda bir abd olarak, ruhumla ve bedenimle senden bunu diliyorum: Bu ibadethaneler gavur eli değmesin.
9. Kıta: Aynı şekilde sekizinci kıta da olduğu gibi, ibadet ettiğim yere yabancı eli değmediği vakit, ölmüşsem bile mezarımın taşı varsa, o taş şükranla, huzur dolu olarak bin kere sana secde eder. Secde etme esnasında her yaramdan kanlı yaşlar boşansın ve naciz cesedim, bir ruh gibi göğe çıksın belik arşa değer.
10. Kıta: Son kıta olarak, şairin daha önceki dizelerde söylemek istediği şeyi söylemiş ve rahatlama içerisinde olduğunu anlatıyor. Bayrağına seslenerek, dökülen bütün kanların hoş helal olduğunu, Türk bayrağını ve Türk ırkının asla kimsenin himayesi altında olmayacağını çünkü daha önceden hür yaşamış ve sonsuza kadar da hür yaşayacağını, Türk milletinin de kimsenin himayesinde olmayacağını ve hür yaşama hakkının olduğunu anlatmaktadır.
İstiklal Marşı Bestecisi
İstiklal Marşımıza ayrı kişiler tarafından, iki defa beste yapılmıştır. Bu bestecilerin birincisi; Ali Rıfat Çağatay, diğeri Osman Zeki Üngör’dür. Milli Eğitim Bakanlığının, 1921 yılında istiklal marşı yazılması için düzenlediği şiir yarışmasında gönderilen, 724 şiir içinden (bazı itirazlara rağmen) oy çokluğu ile seçilen, Mehmet Akif ERSOY’un, Kahraman Ordumuza izafeten yazdığı şiiri Türkiye’ nin İstiklal Marşı olacaktı.
Aynı yılda (1921) bu İstiklal Marşı şiiri için beste yarışması düzenledi, ancak bu yıl içerisinde açılan beste yarışmasından bu şiire layık bir beste çıkmadı. Bunun üzerine, 1924 yılında bu şiirin bestelenmesi için ikinci defa bir beste yarışma daha düzenlendi. Düzenlenen bu yarışmaya 24 bestekar katıldı, Ankara’da yapılan beste yarışmasında toplanan beste yarışmasının jüri üyeleri, Ali Rıfat ÇAĞATAY’ın bestesini, İstiklal Marşı bestesi için uygun görerek, kabul etti. Ali Rıfat ÇAĞATAY’ın Bu bestesi 1930 yılına kadar tüm yurtta marş olarak okundu. Ancak 1930 yılında bu beste uygun görülmeyip, onun yerine, o dönemin Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasında Şef olan Osman Zeki Üngör’ün 1922 yılında bestelediği, beste uygun görülerek yürürlüğe konmuştur. İstiklal Marşının armonisi Edgar Manas, bando düzenlemesi ise İhsan Servet Künçer tarafından yapılmıştır. Zeki ÜNGÖR’ün yakın dostu olan Cemal Reşit Rey’in verdiği bir röportajında anlattığına göre, bu beste aslında başka bir güfte için yapılmış, İstiklal Marşı olacağı düşünülmemiştir. Söz ve melodilerde görülen (Prozodi) uyumsuzluk bundan kaynaklanmaktadır. İstiklal Marşı protokol gereği, yalnızca ilk iki dörtlüğü beste eşliğinde söylenmektedir.
Ali Rıfat Çağatay; (doğum tarihi 1869 vefat Tarihi: 3 Mart 1935), Türk udi, çellist, kemençezen, bestekar. İstiklal Marşı’nı besteleyen İlk kişidir.
İstanbul’da doğup ve yaşamını yine burada devam ettiren Ali Rıfat Çağatay, dönemin ünlü hocalarından müzik eğitimleri gördü. Birinci Dünya Savaşı döneminde İstanbul’da kurulan ve İstanbul’ un müzik tarihi için önemli bir yere sahip olan Şark Musiki Cemiyeti’ne başkanlık yaptı.
Türk Musikisi Ocağı kurumunu kurdu. 50 kadar bestesi, müzik konulu birçok makalesi vardır. 1921 yılında resmi marş olarak kabul edilen Mehmet Akif Ersoy’un şiiri İstiklal Marşı’na ilk besteyi Ali Rıfat Bey yapmış, Bu beste 1924’ten 1930’a kadar kullanılmıştır.
Osman Zeki Üngör; (doğum yılı: 1880 vefatı: İstanbul 28 Şubat 1958), besteci, orkestra şefi ve keman virtüözü. İstiklal Marşı’nın bestecisi olarak tanındı. Osmanlı döneminde sarayda ilk Türk kemancı olarak yetiştirilmiş, çok fazla klasik batı müziği besteci keman konçertolarını Türkiye’de çalan ilk Türk sanatçı olmuştur. Günümüz Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın temeli olan Osmanlı saray orkestrasını yönetip, orkestranın ilk kez İstanbul’da halka açık konserler verdirip, cumhuriyetimizin ilanından sonra, Ankara’daki ilk senfonik konserlerin yapılmasını sağlamıştır. Cumhuriyetin ilk önemli öğrenim kurumu olan Musiki Muallim Mektebi’nin oluşmasına katkı sağlayan, Osman Zeki Üngör Besteci Ekrem Zeki Ün’ün babasıdır.
İstiklal Marşı’nın Bestelenmesi:
Osman Zeki Üngör, Mehmet Akif Ersoy’un İstiklal Marşını besteleyerek ün saldı. Osman Zeki Bey, 1921’ de Mehmet Akif’in şiiri İstiklal Marşı’nın güftesi seçilmesinden sonra 1922 yılında Maarif Bakanlığı tarafından düzenlenen beste yarışmasına davet edildi, bu davete ondan başka 23 kişi daha katıldı. Bu yarışmada jüri tarafından Ali Rıfat Bey’in alaturka usulü bestesi birinci olmuştu. Ama 1930 senesinde Maarif Bakanlığı resmi kurumlara gönderdiği bir genelge ile o güne kadar Ali Rıfat Bey’in bestesi ile okunan güftenin, Osman Zeki Bey’in batı tarzındaki bestesi ile seslendirilmeye başladığını bildirdi Bu seslendirme 1930 yılında devletin resmi marşı haline gelmiştir.
Osman Zeki Üngör, 1934 senesinde sağlık nedeniyle emekliye ayrıldı. 1958 yılında İstanbul Moda’ da bulunan evinde vefat etti. Cenazesinde askeri bando ile İstiklal marşı çalındı. Kabri Karaca Ahmet mezarlığındadır.
İstiklal Marşı Notaları
Toplamda dokuz dörtlük ve bir beşlikten oluşan milli marşımızın armonilerini Edgar Manas, bando düzenlemelerini ise İhsan Servet Künçer yapmıştır. Marşın protokol gereği, ilk iki tane dörtlüğü besteyle birlikte İstiklal Marşı olarak söylenebilir.
1930 tarihine kadar bu beste kullanılmış olsa da, aynı yıl değiştirilerek, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası şefi olan Osman Zeki Üngör’ün 1922 yılında hazırlamış olduğu beste yürürlüğe sokulmuştur. Bu beste bugün kullanılan milli marşımızın bestesi olmuştur.
İstiklal Marşımızın notaları
Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen alsancak
Do – mi- fa- sol- re- fa- mi – mi- la – si -do – si – sol – si
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak
Si – la – si – fa – fa – la – sol – re – mi – fa – sol – la – si – do – re
O benim milletimin yıldızıdır parlayacak
Mi – re – re – re – si – la – sol – do – si – do – fa – do – si – la – sol
O benimdir o benim milletimindir ancak
Fa – sol – fa – mi – mi – re – do – si – la – sol – fa – mi – si – do – mi
Bayrak Ve İstiklal Marşı
Türk bayrağı ve istiklal marşı Türk milleti için dininden sonra gelen en kutsal iki değerdir. Bayrağımız asla yere inmez, üzerine basılmaz ve hakarete girecek şekilde kullanılmaz. bayrağımız öylesine kutsaldır ki her ne koşulda olursa olsun asla gönderden aşağıya tam olarak indirilmez ve milli yas günlerinde dahi ancak yarıya kadar gönderden aşağıya çekilir. Bir ülkenin bayrağı demek o ülkenin özgürlüğü demektir. Bu nedenledir ki bir ülke kuşatma altına alındığında ilk olarak bayrağı indirilir ve dalgalanmaz. Bizler bu vatan toprakları üzerinde yaşayan her bir vatan evladı olarak bayrağın kutsallığına ve istiklal marşımızın yüceliğine inanmış insanlarız.
Tarihler boyunca değişik şekillerde kullanılan bayrağımız oldukça eski bir kökene sahiptir. Üzerinde bulunan işaretler ve rengi tesadüf sonucu oluşmamıştır. Bu vatan da yaşayan her bir birey bayrağımıza ve istiklal marşımıza karşı aynı sağduyu ve sevgiyi beslemektedir. Zira bayrağımız üzerinde bulunan kırmızı renk şehit olan vatan evlatlarının kanlarını, hilal dinimiz islamı ve yıldız ise özgürlüğü temsil etmektedir.
Kırmızı zemin üzerine ay yıldız şekli ile bayrağımız 1936 yılında kabul edilmiştir.
Oldukça eski bir geçmişe sahip olan bayrağımızın geçmişi Anadolu Selçukluları dönemine kadar dayanmaktadır. Yine Osmanlıda kırmızı beyaz Türk bayrağı kullanılmıştır.
İstiklal marşımız 12 Mart 1921 tarihinde mecliste yapılan yarışma sonucu Mehmet Akif Ersoy tarafından yazılmış ve meclis tarafından resmi marşımız olarak kabul edilmiştir. Kurtuluş savaşı zamanında Türk milletinin maneviyatını ve duygularını en iyi biçimde ifade eden istiklal marşımızın yazarı Mehmet Akif Ersoy şiirini Türk milletine armağan etmiş ve yarışmada sunulan para ödülünü kabul etmemiştir. Bunun ile birlikte Safahat adlı eserinde istiklal marşına yer vermemiştir bunun nedeni ise şiirin artık kendinin değil milletin malı olmasıdır.
İstiklal marşı sıradan bir şiir değildir ve sıradan olayları anlatmaz. Kurtuluş savaşında yaşanılan sıkıntılar çekilen cefaların sonucu kazanılan zaferin dile gelmiş halidir istiklal marşı. Bizim marşımız okuyunca göğüs kabartan ve vatan, bayrak, bağımsızlık aşkını her seferinde insanın iliklerine kadar işleyen bir marştır. Bayrak ve İstiklal Marşı vatanımız ve milletimiz için oldukça önemli değerlerdir.
Mehmet Akif Ersoy Hakkında Bilgi
Mehmet Akif Ersoy, Türkiye Cumhuriyeti’nin ulusal marşı olan İstiklal Marşı’nın da yazarı ve bu sebeple kendisine ‘Vatan Şairi’ unvanı verilen, cumhuriyetimizin ve milletimizin en usta ve en özgün kalemlerinden biri olan, 20 Aralık 1873 doğumlu şairimizdir.
Başta ‘Safahat’ ve ‘Çanakkale Destanı’ olmak üzere yüzlerce şiiri ve onlarca kitabı bulunan şairimiz, şiir dışında da veterinerlik, öğretmenlik, hafızlık, vaizlik gibi meslekleri hayatına sığdırmayı başarmıştır.
1873’te İstanbul’un Fatih ilçesinin Karagümrük semtinde dünyaya gelen Mehmet Akif’in doğum ismi babası Mehmet Tahir Efendi tarafından verilen Mehmet Ragif’tir fakat bu isim çok fazla yaygın olmadığı için babasının ölümünden sonra annesi ona ‘Akif’ ismiyle seslenmeye başlamıştır ve Mehmet Akif’te zamanla bu ismi benimsemiştir.
Öğrenim hayatına henüz dört yaşındayken Fatih’te bir mahalle mektebinde başlayan Mehmet Akif, iki yıl sonra mektebin ilkokul bölümüne geçti ve burada babasından Arapça öğrenmeye başladı. Dil derslerine büyük ilgi duyan Akif, Arapçanın yanı sıra Farsça ve Fransızca dillerinde de oldukça başarılı oldu.
Rüştiye’yi bitirdikten sonra babasının desteğiyle dönemin en önemli okullarından biri olan Mülkiye İdadisi’ne kaydoldu. 1888’de okulun yüksek kısmında öğrenim hayatına devam ederken aniden babasını kaybetmesi ve Büyük Fatih Yangını sonucu evlerinin yanmasıyla Mehmet Akif için zor ve yoksulluk içinde geçecek günler başladı. Babasının bir öğrencisi tarafından yanan evlerinin bulunduğu arsaya yeni, küçük bir ev yaptırıldı ve Akif annesi ve kız kardeşiyle burada yaşamaya başladı. İçinde bulunduğu durum gereği bir an önce iş hayatına atılmak isteyen Akif başarıyla okumakta olduğu okulunu bırakıp Ziraat ve Baytar Mektebi’ne geçiş yaptı.
Baytar Mektebi’nde geçirdiği dört yıllık eğitimin yanı sıra burada spora da ilgi duymaya başlayan Akif, güreş, yüzücülük, koşma, gülle atma gibi birbirinden çeşitli spor dallarıyla ilgilenmeye başladı.
Mektebin baytarlık bölümünü 1893 yılında birincilikle bitirmeyi başaran Akif, buradaki son iki yılında aynı zamanda onu vatan şairliğine kadar götürecek olan şiirle de ilgilenmeye başlamıştı.
Mezuniyetinden sonra Kuran-ı Kerim’i sadece altı ay içinde ezberleyerek hafız oldu. Bu süreçte memuriyet hayatına da başlayan Akif’in aynı zamanda çeşitli dergilerde gazel ve şiirleri de yayınlanmaya başlamıştı.
1893-1913 yılları arasında Ziraat Bakanlığı’nda memuriyet hayatını sürdüren Akif’in ilk görevi ise veteriner müfettiş yardımcılığıydı. Görev merkezi İstanbul olmasına rağmen Rumeli, Anadolu, Arabistan gibi çok çeşitli yerlerde memuriyet görevini yerine getirdi. 1898 yılında İsmet Hanım’la evlendi ve bu evlilikten altı çocuğu dünyaya geldi.
Her zaman edebiyata ilgi duyan Akif, bu ilgisini şiir yazarlığının yanı sıra edebiyat öğretmenliği yaparak sürdürdü. Kompozisyon ve Türkçe dersleri verdiği sıralarda Resimli Gazete’de ve Servet-i Fünun Dergisi’nde şiirleri ve yazıları yayımlanmaya devam etti.
İkinci Meşrutiyet’in ilanından on gün sonra bir arkadaşı aracılığıyla İttihat ve Terakki Parti’sine üye oldu. Bu süreçte Arap ve Osmanlı dersleri vermeye de devam etti. Meşrutiyet’in etkisiyle 1908’de yayımlanan Sırat-ı Müstakim dergisinin başyazarı oldu ve yazın hayatında bir eşik daha atladı. Yazılarında ve verdiği vaazlarda İslam Birliği görüşünü yaymaya çalıştı.
Arnavutluk İsyanı ve Balkan Savaşı onu çok üzdü. Fatih ve Bayezid camilerinde konuşarak halkı vatanı savunmaya çağırdı. Sonrasında gelişen süreçte önce Teşkilatı Mahsusa’ya girişi ve ardından İstiklal Savaşı’na katılışı geldi.
Mustafa Kemal Paşa sayesinde Burdur vekili de olan vatan şairimizin Kurtuluş Savaşı esnasından ülkesine birçok büyük katkısı olmuştur. Savaşın ardından İstiklal Marşı’nı kaleme alan Akif, 27 Aralık 1936’da hayata gözlerini yumdu.
İstiklal Marşı Dinle